Savaşa "Savaş" Demek Yasak!
"Motivasyonu olumsuz etkileyecek yayınlar konusunda asla hoşgörümüz olmayacaktır."
Bu tehdit eden sözler Türkiye’de gazete, radyo, televizyon ve internet yayınlarını denetleyen, yayınlara para ya da kapatma cezası verme yetkisine sahip bir kuruma ait.
Adı Radyo, Televizyon Üst Kurulu (RTÜK). RTÜK’ün motivasyonunu olumsuz etkilerden korumaya çalıştığı konu ise, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde giriştiği harekat.
Kişisel sosyal medya hesapları da İçişleri Bakanlığı’nın denetimi altında. Birkaç gün önce İçişleri Bakanı beş yüz kişi hakkında soruşturma açıldığını açıkladı.
Türkiye’nin tanklarıyla Suriye topraklarına girmesine, Suriye topraklarını bombalamasına, "savaş" ya da "işgal" demek yasak. Hatta sessiz kalmak da suç.
Ama yine de savaşın gerçekliğiyle yüzyüzeyiz. Savaş çok ağır sonuçlarıyla sürüyor
Erdoğan ve onun medyası ise Türkiye’nin tehdit altında olduğunu iddia ederek bu saldırıya "terörle mücadele" diyor.
Sert baskılara rağmen başta HDP olmak üzere bu saldırıya itiraz edenlerin ikna edici argümanları var:
"Birincisi, Türkiye’nin işgal etmeye çalıştığı bölge IŞİD’den arındırılmış, Kürt, Arap, Asuri, Müslüman, Hristiyan bütün halkların ortak yaşadığı bir bölge. Oradan Türkiye’ye tek bir kurşun atılmış değil.
Ayrıca 2.5-3 milyon nüfuslu bir bölgenin 80 milyon nüfuslu bir NATO ülkesine tehdit olması absürttür.
İkincisi, bir süre önce o bölgenin bir kısmını IŞİD kontrol ediyordu ama Erdoğan bundan rahatsız olmuyordu. Kafa kesen, kadınları köle pazarlarında satan ve Türkiye’de pekçok kanlı katliam gerçekleştiren IŞİD sınır komşusuyken Türkiye’nin güvenlik endişesi yoktu. IŞİD’le bütün insanlık adına savaşan, bu uğurda 11 bin gencinin yaşamını yitirdiği bir halk Türkiye için neden tehdit oluyor?
Üçüncüsü, İdlib’teki siviller için endişesini her fırsatta dile getiren Erdoğan’ın şimdi bombaladığı topraklarda da siviller yaşıyor."
4 yıl önce Ankara’daki barış mitingine IŞİD’in saldırısı sonucu 103 insan yaşamını yitirmişti. Tam da katliamın yıldönümünde gerçekleşen bu saldırının IŞİD’i canlandıracağı endişesi de, IŞİD’in o bölgede eylemlere başlamasıyla doğrulanıyor.
İstanbul’u birlikte kazanan muhalefet parçalandı
Erdoğan, Birleşmiş Milletler’in, AB’nin, AKPM’nin, Arap Birliği’nin onay vermediği, Almanya dahil bazı ülkelerin Türkiye’ye silah satmayı askıya aldığı, Katar gibi ülkeler ve El Nusra gibi örgütler dışında kimsenin destek vermediği böyle bir harekata niçin kalkıştı?
Esasında bu harekat Türkiye Cumhuriyeti’nin yaklaşık yüz yıllık politikasının bir devamı. Bugüne kadarki bütün iktidarlar, Kürtlerin haklarını ve kazanımlarını devletin güvenliği için bir tehdit olarak gördüler. Kürtlerin özyönetim talebi her zaman en tehlikeli tehdit olarak algılandı.
Nitekim, yaklaşık iki ay önce Türkiye’nin üç büyük Kürt ilinin belediye başkanı görevden alındı. Üçü de yüksek oy oranıyla seçilmişti ve üçü de HDP’li ve Kürt’tü. Halkın seçtiği belediye başkanları yerine devlet memurları atandı.
Bu savaşın bir başka nedeni de yerel seçimlerde Erdoğan’ın partisine bütün büyük şehirleri kaybettiren ittifakı parçalamaktı.
Yerel seçimlerde sağcı, solcu, çevreci, feminist, Kürt, Türk, Alevi, birçok grup ve parti Erdoğan’a karşı birleşmişti.
Kürtlerin yüzde 13 civarındaki oyu olmasa ana muhalefet partisi CHP seçimlerden başarıyla çıkamazdı.
Kürt belediye başkanları görevden alındığında da bu ittifak güçlü bir biçimde belediye başkanlarına destek olmuştu.
Ama Kürtler ve onları temsil eden parti HDP dışındaki bütün partiler, Türkiye’nin askeri güçlerinin Suriye topraklarına girmesini desteklediler.
Kürtler ise, evlerinin ışıklarını gördükleri yakınlıkta yaşayan akrabalarının bombalandığını izliyorlar.
Hem Türklere hem de bütün dünyaya soruyorum: Kürtlere yapılan haksızlıkların bir sonu yok mu? Kürtlerin bir statüsünün olmasının zamanı gelmedi mi?
2 Kommentare verfügbar
Niko
am 19.10.2019Gewalt führt nicht ins Paradies, in gar keines.
Wie uneinsichtig muss man sein, um dies nicht zu realisieren?
Oder stecken da wiederum nur die "Interessen der Mächtigen" dahinter, die…